Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 128. Sayı (Mart 2019)
PORTRE & RÖPORTAJ tim programları kadar önemli olmu- yor. Bu nedenle bir sorunla karşılama- dan eğitimime devam edebildim...” SADECE ALMANLARLA ARKADAŞLIK EDIYORDUM “1957 yılının kasım ayında İnşaat Mühendisi olarak eğitime başlamış- tım. İlk iki sömestirde Hannover’de şehrin üç farklı bölgesinde kiralık odada kaldıktan sonra okula çok yakın mesafede bir yurtta kaldım. Yabancı dil çok önemli olduğundan, o dönem sadece Almanlarla arka- daşlık ediyordum. Dilimin daha da gelişmesi için Alman arkadaşlarımla birlikte çalışıyordum. Almanya’daki eğitimde öğrenciler ‘Şu tarihte okulu bitirecek’ diye zorlanmazlar, akade- mik bir hürriyet vardır. Öncelikle öğrencilerin şahsiyet kazanmaları hedeflenir. Bu sitemin nedenleri vardı tabii ki... O dönem Alman- ya’da teknik üniversite karşılığı, 9 yüksek mühendislik teknik okulu, 125 tane mühendis okulu bulunu- yordu. Teknik üniversitelerde ‘beyin’ yetiştiriliyordu; beyin emir almaz, ne yapacağına kendi karar verir, karar veremezse dökülür gider... Nitekim benim dönemimde 24 Türk arkadaşla eğitime başlamamıza rağmen, 17’si mezun olamamıştı. Almanya’daki eğitim büyük özveri gerektiriyordu ve iki kısımdan oluşuyordu. Eğitime başlandıktan dört sömestrden sonra- sında bir baraj bulunuyordu. Ben bu dört sömestr döneminde sadece bir defa derse hastalığım nedeniyle katı- lım göstermemiştim. Baraj sınavına, Alman arkadaşlarımdan bir tanesinin akrabasına ait olan bir yazlıkta adeta kampa girerek üç ay hazırlanmıştık. Dört sömestre sonunda girdiğim sınavlardan sadece birinde başarı gös- terememiştim, ancak beşinci sömestre de o dersi geçerek Namzet Mühendisi olmuştum...” TALEBE PARLAMENTOSU’NA SEÇILMIŞTIM “İlk dört sömestrde birçok etkin- likten uzak durmaya gayret etmiştim. Bu dönem yalnızca Hannover Talebe Parlamentosu’na üye olmak için bir adaylık başvurum olmuştu. Fakat bana, inşaat bölümünden aday ola- mayacağım, sadece yabancı öğrenci- ler kontenjanından aday olabileceğim söylenmişti. Bu olay ağırıma gitmişti ve bu zorlamayı kabul etmemiştim. İnşaat Fakültesi öğrencisi olduğumu vurgulamış ve bu bölümden aday olmam gerektiği konusunda ısrarcı olmuştum. Büyük uğraşılardan sonra adaylığım kabul edilmişti ve çok sayıda Alman adayın arasında İnşaat Bölümü temsilcilerinden biri olarak Talebe Parlamentosu’na seçilmiştim. Buradaki görevim üç yıl kadar sür- müş ve sonrasında Haysiyet Divanı’na seçilmiştim. Almanya’da öğrencilerin karışmış olduğu kopya çekme, yol- suzluk yapma, kural dışı davranma gibi olaylarda, öğrencilere cezalar öğretim elemanları tarafından değil, Talebe Haysiyet Divanı tarafından veriliyordu. Çok önemli bir yapılan- maydı...” BABAMIN VEFATINI BENIM DIŞIMDA HERKES BILIYORDU “O dönemde öğrencilere, eğiti- min başlamasının ardından iki yıl süresince ülkelerine geri dönemeye- cekleri yönünde bir zorunluluk geti- rildiğinden Türkiye’ye ilk ziyaretimi 1958 yılının yazında yapabilmiştim... Bu seyahat, her yönüyle enteresan ve duygusal bir seyahat olmuştu... Almanya’ya beraber gittiğimiz Yalçın arkadaşımın babasının vefat ettiğini ve ailesinin kendisine bu bilgiyi vermedi- ğini biliyordum. Diğer taraftan benim babam da vefat etmişti ve benim de bundan haberim yoktu. Yalçın’ı böyle bir hassas ortamda yalnız bırakma- mak için bir talebe gezisiyle birlikte İtalya’ya gitmeye ben yönlendirdim. Roma’da o, babasına hediye olarak fötr şapka alırken, ben ona ‘Almana gerek yok, baban vefat etti’ diyeme- miştim... İşin tuhafı, seyahat boyunca o da benim babamın vefat ettiğini bili- yor ve ben de babama köstekli bir cep saati alırken, ‘alma’ diyemiyordu...” “Napoli’den İstanbul’a giderken bindiğimiz gemide Yaşar Holding’in sahibi Durmuş Yaşar da bulunuyordu. Bizim gibi genç öğrencilere çok yakın ve şefkatli davranıyordu. İkimizin de durumunu diğer arkadaşlardan öğrenmiş. Aslında o gemide herkes bizim acımızı paylaşmış, sadece biz hiçbir şeyin farkında değilmişiz... Son- raki yıllarda Durmuş Yaşar, Samsunlu soyadım dolayısıyla beni hep Sam- sun’da aratmış... Yıllar sonra İzmir’e öğretim görevlisi olarak gittiğimde kendisini ziyaret etmiştim...” TUDOR SEÇILMIŞTIM “Babamın ölümünü ancak Tür- kiye’ye geldiğimde öğrenmiştim. Bir ay için geldiğim Türkiye’de, vefat sonrası ailevi ticari işlerle ve hukuki süreçlerle uğraştığımdan, üç ay kal- mıştım. Ardından, bir buçuk sene sonra Türkiye’yi tekrar ziyaretimde, siyasi ortamın ve ülkenin gergin oldu- ğunu hissetmiştim. 1960 ihtilalinin havası seziliyordu. Bir ay kaldıktan ve tekrar Almanya’ya döndükten sonra, memleketteki işlerimi de toparlamış Hannover Üniversitesi’ndeTopoğrafya Dersi uygulaması, Soldan sağa, Karl Heinz Mosbach, Ahmet Samsunlu, Harm Beier, Karl Heinz Lege, Gerd Schaefer (Hannover, 1958 Yaz Sömestri). 54 suvecevre.com SU VE ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ • 03 / 2019
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=