Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 155. Sayı (Haziran 2021)
56 Su ve Çevre Teknolojileri / Haziran 2021 suvecevre.com Şartı belgesinde yer almıştır. Bu kavram dünya yüzeyi ve hava sahasın da yer alan kaynakların en ekin şekilde kullanılmasını ve sürdürülebilir şekilde enerji kaynaklarının devam ettirile- bilmesini sağlayabilecek şekilde yönetilmelerinin anlatmak amacıyla kullanılmıştır. Kavramın tahlilinde ortaya çıkan sorun ise, günümüz ekonomik kalkınmasının sürdürülemez olduğu, kalkınmanın sürdürülebilir oluşunun sağlanması için önce- likle zihinlerdeki ekonomik kalkınmayı ilk plana alan bilincin değişmek zorunda olduğuna odaklanılmıştır. Dolayısıyla yeni bir model olarak ifade edilen sürdürülebilir kalkınma modeli keskin geçişli bir model olmayıp, süreç içerisinde oturtul- ması gereken bir bilinci ve sistemi ifade etmektedir. Bunun temel nedeni sürdürülebilir kalkınmanın sadece bir nesli ifade etmemesi aynı zamanda gelecek tüm nesillerin daha sağlıklı bir çevrede ve kırılmaz bir ekonomik seviyede refah içinde yaşamlarını sağlamayı ifade etmektedir. Sürdürülebi- lirlik kavramı dünya üzerinde Brundtland Raporu'nda (1987) veya "Ortak Geleceğimiz" (Our Common Future) olarak adlandırılan raporda dikkat çekmiştir. Bu rapor sürdürülebilir kalkınma modelinin tahliline önemli katkılar kapmış bir rapor- dur. Zira raporun 2. bölümü (Our Common Future, Chapter 2: Towards Sustainable Development) sürdürülebilir kalkınma kavramının açıklanmasına ayrılmıştır. Bu raporun hemen ilk cümleri sürdürülebilir kalkınmayı şu şekilde tanımlamıştır: "Günümüz ihtiyaçlarının, gelecek kuşakların ihtiyaçlarını kar- şılama olanaklarından ödün vermeksizin karşılanması." 1987 yılında verilen bu tanım 1992'da Rio'da düzenlenen Dünya Zirvesinde (Earth Summit) de kabul görmüştür. 1.1.2. Sürdürülebilir Kalkınma Modelinin Doğuşu ve Gelişimi Sürdürülebilir kalkınma kavramının doğuşu bir zorunlu- luktan ibarettir. 1950 yılında 2.5. milyar olan dünya nüfusu 2015 yılı itibariyle 7.3. milyarı aşmıştır. Bu denli nüfus artışı dünya ekosisteminin günümüz şartlarında ve kalkınma modelinde kaldırabileceği sınırın çok üzerindedir. Ayrıca yapılan araştırmalara göre 2030 yılına varmadan dünya nüfusu 8.4. milyara ulaşacaktır. İnanılmaz hızla tükeilen besin ve enerji kaynakları karşısında kalkınmanın nasıl devam edeceği günümüzün en büyük tartışması olarak önümüze çıkmaktadır. Ekosistemdeki dengesizlik, besin ve enerji kay- naklarının hızla azalması, yaşam formlarının hızla neslinin tükenmesi nedenleri ile yeni bir kalkınma modeline ihtiyaç Rachel Carson'ın 1962 tarihli Sessiz Bahar (Silent Spring) adlı eserinde ortaya konulmuştur. Bu eser yeni bir modelin varlığını müjdelemekten çok insanın doğa üzerindeki yıkıcı gücünü gözler önüne sermiştir. Doğanın tahribatı ile ekonomik refaha ulaşan ülkeler, bu refahın uzun süre devam edemeyeceğini anlamış ve 1964 yılında Uluslar Arası Bilim Konseyini (International Council of Scientific Union) toplamışlardır. Bilim konseyinin top- lanmasının esas amacı ise, sürdürülebilir kalkınma modeli henüz dillendirilmemiş olsa da buna yakın olarak Uluslara- rası Biyolojik Programı (İnternational Biological Program) olarak, dünyada kullanılabilir ve yenilenebilir kaynakların araştırılması ve bu kaynakların yaygınlaştırılması çabalarına odaklanmıştır. Bu noktada dünyanın ekolojik dengesinin korunması ve refahın bu denge korunarak sağlanması açı- sından alınabilecek yedi önemli noktaya dikkat çekilmiştir. Bunlar şu şekilde gösterilebilir; Sürdürülebilir kalkınma planı Stockholm Konferansı (1972) ile tartışılmaya başlanmıştır. Bu konferansın temel nok- tası 2. Dünya Savaşı ile ekolojik hayatta yaşanan ağır yıkımın etkilerinin en aza indirilmesi ve insan hayatı ile birlikte doğal hayatın korunmasının ve doğal hata verilen zararların sıfır- lanmasının gelecek nesillerin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamalarını sağlamak olduğuna odaklanılmıştır. Stockholm Konferansı’ndan 5 yıl sonra Birleşmiş Milletler çatısı altında toplanan Çölleşme Konferansı (United Nations Conference on Desertification) da sürdürülebilir kalınma ve ekolojik hayatın korunup gelişirilmesi ile doğrudan ilgili bir konferans- tır. Bu konferansta; dünya genelinde sulak alanların ve tarıma elverişli alanların azalması ve çölleşmenin baş göstemesinin nedenleri, nasıl engellenebileceği ve hangi sosyal ekonomik sorunlara neden olabileceği üzerinde durulmuş ve konfe- ransın sonunda "Plan of Action to Combat Desertificatio", yani "Çölleşme İle Mücadele Eylem Planı" kabul edilmiştir. Dünyanın sürdürülebilir kalkınmaya bakış açısı pozi- tif yönde değişmeye devam etmiş ve 1992 yılında Rio De Janerio'da Dünya Zirvesi olarakta adlandırılan BM Çevre ve Kalkınma Konferansı (United Nations Conference on Envi- ronment and Development) düzenlenmiştir. BM Çevre Ve Kalkınma Konferansı’nın başında ilkin 1972 yılında Stockholm' de alınan kararlar ve 1977 eylem planı tartışılmış olup, tüm devletlerin katılımı ile yeni işbirliği düzeni içinde küresel kal- kınmanın yolları tartışılmıştır. Bu noktada Günden 21 (Agenda MAKALE Tablo 1: Ekolojik Dengenin Sağlanması 1. Karasal Bölgelerin Verimliliği 2. Üretim Süreçleri 3. Karasal Bölgelerin Korunma Altına Alınması 4. Tatlı su Bölgelerinin verimliliğinin Sağlanması 5. Denizcilik Alanlarının Verimliliğinin Artırılması 6. İnsanın Doğaya Uyumunun Sağlanması 7. Biyolojik Kaynakların Verimliliği ve Yönetimi
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=