Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 165. Sayı (Nisan 2022)
46 SU VE ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ • Nisan / 2022 büyük atık çıkış noktalarının yakının- daki kıyı ve okyanus alanları, mercan resifleri, mangrov ormanları ve başta kanyonlar olmak üzere derin deniz alanları bulunuyor. Peki, deniz ve okyanuslardaki bu plastikler nereden geliyor? Kaynakların çoğu biliniyor, ancak hepsi değil. Tek kullanımlık ürünlerin yaygın- laşması önemli bir etken. 2015 yılında, tüm plastik atıkların yarısını ambalaj atıkları oluşturuyordu; 2018 tahmi- nine göre, tek kullanımlık plastikler dünya genelinde denizlerdeki plastik kirliliğinin %60 ila %95’ini oluşturu- yor. Kıyı şeridinin ve daha iç kesim- lerdeki nehirlerin yakınındaki karasal atık kaynakları, deniz plastik kirlili- ğine en çok katkısı olan kaynaklar arasında. Kısa süre önce yapılan bir analize göre, %82’si plastik olan yılda 307 ila 925 milyon adet atık Avru- pa’dan denizlere karışıyor. Öte yan- dan önemli denizel atık kaynakları da mevcut. Deniz çöplerinin %22’sinin balıkçılık faaliyetlerinden kaynaklan- dığı tahmin ediliyor. Hava da plastik kirliliği için bir vektör; öyle ki aşınan araç lastikleri ve frenlerden ya da plas- tik kaplı yüzeylerden rüzgarla kopan parçalar, atık işleme, karayolları ve tarımsal faaliyetler önemli birer mik- roplastik kaynağı teşkil ediyor. MIKROPLASTIKLERIN YÜKSELIŞI Plastikler denizlerde sürekli daha küçük parçalara ayrılırken, oluştur- dukları tehditler de çoğalıyor. Deniz- lerden plastik atıkları toplamanın zor- lukları ve plastiğin kalıcı bir yapıya sahip olması nedeniyle, plastik bir kere denize karıştıktan sonra onu çıkarmak neredeyse imkansız hale gelmektedir. Dahası, bu atıklar, denizlerde çevresel koşullar nedeniyle durmadan daha küçük parçalara ayrılmaya devam eder. Makroplastikler mikroplastik haline, mikroplastikler de nanoplastik haline gelir, toplanmaları imkansızla- şır. Denizlere karışan plastik kirliliği bugün dursa bile, bu bozulma süreci devam edeceğinden, denizlerdeki ve sahillerdeki mikroplastik kütlesinin 2020’den 2050’ye iki kattan fazla artacağı tahmin ediliyor. Bir taraftan da plastik kirliliği kaynakları yakın gelecekte durmak bir yana, yavaşlama belirtisi bile göstermiyor. Olağan sürecin devam edeceğine dayanan gelecek tahmin- leri büyük ölçüde değişmekle birlikte, hepsi oluşan atık miktarında ciddi ölçüde artış öngörüyor. Plastik sektörü 2010 yılından bu yana yeni fabrikalara 180 milyar ABD doları yatırım yaptı. Plastik üretiminin 2040 yılına kadar iki kattan fazla, denizlerdeki plastik kirliliğinin ise üç kat artması bekleni- yor. Bu, 2050 yılına kadar denizlere karışan makroplastik miktarında dört kat artışa, 2100 yılına kadar mikrop- lastiklerde 50 kat artışa yol açabilir. Metreküp başına 1.21 x 105 parça- cık, önemli ekolojik risklerin meydana geldiği bir eşik seviyesi olarak öneril- miştir. Bu eşik, Akdeniz, Doğu Çin Denizi, Sarı Deniz20 ve Kuzey Buz Denizi’ndeki deniz buzulları da dahil olmak üzere kirlilik açısından sıcak nokta kabul edilen belirli noktalarda halihazırda aşılmıştır. Deniz yüzeyin- deki mikroplastik kirliliğinin yara- tacağı ekolojik risklerin 21. yüzyılın sonuna kadar ciddi ölçüde yayılması bekleniyor. En iyimser senaryolar bile önemli derecede artış öngörürken, en kötü senaryo, Grönland’ın iki katın- dan daha büyük bir alanda kirlilik eşiklerinin aşılacağını gösteriyor. DOĞA ILE ETKILEŞIMLER Plastikler, canlılara dolanıp hare- ketlerini kısıtlayarak, yutularak, canlı- RAPOR
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=