Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 167. Sayı (Haziran 2022)

30 SU VE ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ • Haziran / 2022 ÇEVRE Ekoanksiyete DİLEK AŞAN Taksim Danışmanlık Hizmetleri Kurucu Genel Müdürü Global Raporlama Uzmanı İ klim değişikliği ve küresel ısınmayı kafanıza çok mu fazla takıyorsu- nuz? Aşırı hava olayları, biyoçe- şitlilik kaybı, buzulların erimesi, kuraklık ve çölleşme gibi çevresel sorunlara karşı hassasiyetiniz her geçen gün artıyor mu? Gelecek nesil- lere sağlıklı bir ekosistem bırakamama korkusu sizi çok mu bunaltıyor? Yap- tığınız her eylemin çevre üzerinde olumsuz bir etki oluşturduğunu düşünüyor ve strese mi giriyorsunuz? O zaman teşhisi koyalım; sizde bariz bir şekilde ekoanksiyete var! Bu bir hastalık mıdır, hastalıksa hangi kate- goride ele almak lazım, değilse nasıl bir yol izlemek gerekir gibi sorular özellikle son dönemde uzuyor gidiyor. Yalnız şu bir gerçek ki, küresel bir iklim krizi ve onun getirmekte olduğu birçok çevresel problem var ve bazı- larımız bu konuda diğerlerine göre daha hassas. Ekoanksiyete veya ekokaygı genellikle bir hastalık olarak değer- lendirilmiyor. Fakat iklim konularıyla ilgili giderek yükselen endişe seviyesi bazı insanlarda psikolojik sorunlara neden olabiliyor. Amerikan Psikoloji Derneği (APA) ekoanksiyeteyi “iklim değişikliğinin getirdiği ve geri döndü- rülemez olduğuna inanılan sonuçları ve bu bağlamda gelecek nesillerle ilgili endişeleri çok fazla düşünmekten kay- naklanan kronik bir çevresel felaket korkusu” olarak tanımlıyor. Küresel çevre problemlerini diğer insanlara göre çok fazla içselleştiren, hatta bu problemlerin kaynaklarından biri olarak doğrudan kendisini gören ve haliyle suçluluk duygusunu derinden hissetmeye başlayan insanlar için eko- anksiyete teşhisi konuluyor. Son birkaç yüzyıla baktığımız zaman küresel çevre krizinin adeta bir kar topu gibi giderek büyüdüğünü görüyoruz. Aşırı hava olayları (sıcak hava dalgaları, yangınlar, tayfunlar, depremler, gelgit dalgaları vb.) kir- liliğin artması, besin zincirlerinin bozulması, okyanusların asitlenmesi, biyolojik çeşitliliğin azalması, su kıt- lığı, doğal kaynakların aşırı kullanımı, ormansızlaşma, yükselen deniz seviye- leri... Tüm bunların getirdiği olumsuz sonuçları (birçoğu için artık “felaket” tanımı yapmak daha doğru) giderek daha fazla hissetmeye başlıyoruz.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=