Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 167. Sayı (Haziran 2022)

32 SU VE ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ • Haziran / 2022 Dahası, bu sorunlarla mücadele edilmezse içinde bulunduğumu çevre gelecek nesiller için adeta yaşanılamaz bir yere dönüşebi- lir. Günlük hayatta bu sorunlar ne kadar aklımıza geliyor veya bireysel olarak bu konuda neler yapıyoruz sorusuna herkes farklı yanıtlar verebilir. Sonuçta her- kesin konuya bakış açısı, bilgi - birikim düzeyi, entelektüellik seviyesi, karakter ve kişilik yapısı, bu konuda gösterdiği tutum ve davranışlar farklı olabilir. İşte çev- resel farkındalığı yüksek olan bazıla- rımız için bu konu her şeyden önemli ve somut adımların atılmadığı her gün çevresel kriz giderek derinleşi- yor. Ekoanksiyetenin özellikle çevresel bilgisi ve bilinci yüksek insanlar ara- sında daha yaygın olduğunu söylemek mümkün. Peki ekoanksiyete kendisini nasıl gösterir? Aslında tipik anksiyete durumlarında ortaya çıkan semp- tomlar genellikle ekoanksiyete için de geçerlidir. Yani aşırı stres hali, uyku bozuklukları, endişeli tavırlar, panik atak, konsantrasyon ve dikkat eksik- liği vb gibi semptomlar sergilenebilir. Tabii anksiyete herkesi aynı düzeyde etkilemediği için getirdiği sonuçlar da birbirinden farklı olabilir. Örneğin, daha savunmasız coğrafi bölgelerde yaşayan ve geçim kaynakları ağırlıklı olarak tarım ve hayvancılığa daya- nan insanlar çevresel endişeleri daha yoğun yaşayabilir. Bu insanlar olası çevresel felaketlerde başka yerlere göç etmek zorunda kalacağından sadece evlerini ve yaşam alanlarını değil kimliklerini, aidiyetlerini, kül- türel miraslarını, geçim kaynaklarını vs kaybetme korkusuyla karşı kar- şıya kalabilirler. Ya da çocuk sahibi olmak isteyen ya da henüz küçük yaşta çocukları bulunan insanları düşünün. Çocuklarının yakın gelecekte, hem de hiçbir suçları olmadığı halde, çevre krizinin getirdiği olumsuz sonuçlarla doğrudan yüzleşmek zorunda kalacak olması, bu insanlar için başlı başına bir endişe kaynağı zaten. Peki bu ekoanksiyete ile nasıl mücadele edilir? Biraz da bunu konu- şalım. Etkileri ağırlıklı olarak zihinsel düzeyde kendisini gösteren bu sorunla mücadele için her şeyden önce olumlu eylemlerde bulunmak önemli. Olumlu düşünmeye çalışmak elbette zor ola- bilir; fakat çevresel sorunlarla bireysel düzeyde mücadele etmeye çalışmak ekoanksiyeteyi azaltacaktır. Örneğin, bazı çevre derneklerine üye olmak, çevre konulu etkinliklere katılmak veya bazı alışkanlıklarımızı değiştir- mek (daha az et tüketmek, plastiği hayatımızdan çıkarmak gibi) daha iyi hissettirecektir. İnsan bilmediğini yönetemez ve hangi konuda olursa olsun belirsizlik her zaman can sıkar. Bu nedenle insanın çevresel konu- larla ilgili eğitimler alması, kendisini geliştirmesi, doğru bilinen yanlışları öğrenmesi daha soğukkanlı davran- masını sağlayacaktır. Fakat bilgiye erişimin her şeyden kolay olduğu günümüzde bilgi kirliliğine maruz kalınmaması gerektiğini belirtmekte fayda var. Çünkü her alanda olduğu gibi çevresel konularla ilgili de özel- likle sosyal medyada çok büyük bir dezenfermasyon var. Hatta bazı durumlarda ekoanksiyete oluşmasının en büyük sebebi bu yanlış / eksik bil- giler olmaktadır. Doğa ile daha güçlü bir bağ kurmaya çalışmak da eko- anksiyeteyi hafifletebilir. Tabii herkes ormanlık alanlarda ya da yeşil alan- lara yakın bölgelerde ikamet etmiyor. Fakat kabul edelim ki israf ettiğimiz uzun zamanları doğa yürüyüşlerine, sahilde bisiklet sürmeye ya da hobi amaçlı bahçe faaliyetlerine ayırabili- riz. Bu tür sürdürülebilir faaliyetler de ekoanksiyeteyi azaltacaktır. Eğer tüm bunlar da fayda etmezse doğrudan profesyonel bir destek almak da fayda var. ÇEVRE

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=