Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 175. Sayı (Şubat 2023)

48 SU VE ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ • Şubat / 2023 özetleniyor: Kuraklığın, şiddeti ve sıklığı iklim değişikliği tarafından artırılan bir iklim felaketi haline gel- meye başladığı ve iklim değişikliğiyle kuraklık arasındaki dolaysız bağ kabul edilmeli, kuraklığın geçmişte olduğu gibi insan tarafından etkilenmeyen, periyodik, normal, beklenen bir doğa olayı olarak değerlendirilmesinden vazgeçilmeli. • Kuraklık konusundaki politika çalışmalarında kamu içindeki çok başlılığın bir sorun haline gelmemesi için Su Yönetimi Genel Müdürlüğü, DSİ Genel Müdür- lüğü, Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü, Tarım ve Orman Bakanlığı ve başta Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olmak üzere, iklim değişikliği konusunda çalı- şan diğer kamu kurumları yakın işbirliği içinde olmalıdır. Tüm politika süreçlerinde konuyla ilgili çalışan sivil toplum örgütleri, meslek kuruluşları, özel sektör ve üniversiteler siyasi görüş ayrımı yapılmadan bir araya getirilmeli, müzakere süreçleri yapılandırılmış ve bağlayıcı olmalı. • İklim değişikliği artan kuraklık sorunu önüne geçilemeyecek bir doğal afet değil. Türkiye kuraklıkla mücadele için öncelikle iklim değişikliğiyle mücadele konusunda aktif ve somut adımlar atmalı, üzerine düşen sorumlu- luğu yerine getirmeli. • Türkiye’nin “ortak ve farklılaş- tırılmış sorumluluklar” ilkesi çerçevesinde iklim değişikliğine neden olan sera gazı emisyonlarını düşürmek için hedefler tespit etmesi, bu amaçla fosil yakıt tüketimini azaltması, enerji verimliliğini artırması, ormanları koruması ve geliştirmesi, ulusla- rarası iklim politikalarında aktif rol alması gerekiyor. Kuraklığa uyum için yapılan çalışmalarda ekolojik kurallar çerçevesinde dav- ranılmalı, doğayı ve ekosistemleri tahrip eden büyük ölçekli girişim- lerden uzak durulmalı, su yöneti- minin dev barajlar gibi büyük su yapıları yapmaktan ibaret olduğu anlayışı terk edilmeli. Bunun yerine akarsuları, gölleri ve sulak alanları doğal ortamında koruyan, bozulan yerlerde ekosistemi restore eden, su kullanımını sür- dürülebilir bir anlayışla ele alan, suyu tasarruflu ve gerektiği kadar kullanmayı sağlayacak sulama sistemleri kuran, su kullanımında önceliği yerel halka, tarımsal ve evsel kullanıma veren, suların sanayi ve atıklarla kirletilmesinin önüne geçen ekolojik bir yaklaşım benimsenmeli. • Sorunun sadece piyasaya bıra- kılamayacak bir kronik felaket haline dönüşebileceği göz önüne alınarak, kuraklığa dayanıklı ürün desenine geçmek, sulama biçimini değiştirmek, yeraltı sularının kullanımını kısıtlamak, su krizi yaşanan bölgelerde fazla su isteyen ürünlerin yerine daha uygun olanların ekilmesini sağlamak gibi amaçlarla, gerektiği ölçüde planlamacı bir tarımsal üretim ve su kullanımı sistemine geçilmesi gerekebilir. Bu amaçla, kuraklığa karşı alınacak önlemlerin, bilimsel bir yaklaşımla, ancak üretici birliklerinin de mutlaka sürece katıldığı bir müzakereyle, uzun vadeli ve sürdürülebilirlik esasına göre belirlendiği, bağlayıcı bir su ve gıda yönetim sistemi oluşturul- malı. • Bursa’da yıllardır yürütülen endüstriyel faaliyetlerin toprağa ve yeraltı suyuna etkisinin ne olduğu, hangi kirleticilerin hangi alanlara ne kadar etki ettiği maale- sef net olarak bilinemiyor. Günü- müzde endüstriyel tesislerin top- rak ve yeraltı sularının kirliliğine karşı aldıkları önlemler oldukça ilerlemiş olsa da, geçmiş yıllarda yetersiz önlemler ile sürdürülen faaliyetlerin etkileri toprakta, yeraltı suyunda varlığını hala sürdürüyor. Bunun sonucu olarak gıdamız kirleniyor, her geçen gün kanser gibi hastalıkların görülme sıklığı artıyor. Yasal mercilerin yapacağı veya yaptıracağı çalış- malar ile toprak ve yeraltı suyu kirliliği ile ilgili mevcut durumun tespit edilmesi, rehabilite edilmesi gereken alanların bir an önce belirlenerek çalışmaların başlatıl- ması, çevre ve halk sağlığı açısın- dan öncelikli konulardan birisi olmalı. Her geçen gün azalan su kaynakları sağlıklı ve sürdürü- lebilir bir şekilde korunması ve kullanımının sağlanabilmesi için toprak kirliliğine ilişkin çalışmalar önem taşıyor. • Yerel su kaynaklarının korunması için su toplama havzalarında yapılaşmadan kaçınılması, su kaynaklarına evsel, endüstriyel ve tarımsal atıkların boşaltılmaması, böylece zaten azalan ormanların ve su kaynaklarının korunması kuraklık yönetiminin en önemli unsurları arasında. İstanbul ve Ankara’da görüldüğü gibi uzun mesafelerden taşınan sularla su krizini çözmeye çalışmak ekolojik ve sürdürülebilir değil. Önceliğin mutlaka yerel kaynakların korun- masına verilmesi gerekiyor. • Kuraklığın yaratacağı su azlığı, tarımsal üretimin düşmesi, gıda fiyatlarının artması gibi su ve gıda ile ilgili olumsuzluklar öncelikle toplumun dezavantajlı kesimlerini etkiler. Bu nedenle kuraklık konusu sadece bir su yönetimi konusu değil, aynı zamanda bir toplumsal adalet meselesi olarak RAPOR

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=