Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 186. Sayı (Ocak 2024)

33 SU VE ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ • Ocak / 2024 kez kabul eden COP27 kapak kara- rıyla belirlenen emsallerini takip ettiği görüldü. Burada su ve iklim açısından önemli olan, Küresel Durum Değerlendirmesi sonucunun, önsözde su sistemleri ve suyla ilgili ekosistemlerin kritik rolünü kabul etmesidir. Konferansın öne çıkan olayla- rından biri, küresel bir uyum hedefi oluşturma kararından sekiz yıl sonra Küresel Uyum Hedefi (GGA) çerçeve- sinin kabul edilmesiydi. Küresel Uyum Hedefi (GGA)’nın, İklime karşı daya- nıklılığı güçlendirmek ve iklim deği- şikliğine karşı kırılganlığı azaltmak için dünya çapında iklim adaptasyonuna rehberlik etmesi amaçlanıyor. Sonuçta bu çerçevenin ilk tematik hedefi ola- rak su dan söz ediliyor. Uzmanlar bu durumu “İklim Değişikliğine uyum söz konusu olduğunda ülkelerin ilk bakması gereken şey sudur. GGA’nın ve iklim adaptasyonunun merkezinde su’yun yer aldığı kabul ediliyor.” şek- linde yorumluyor. İsveç Uluslararası Su Enstitüsü (SIWI) Su ve Sanitasyon Bölümü Direktörü Dr. Alejandro Jiménez “GGA Çerçevesinin benimsenmesi konusundaki düşüncelerini şöyle açıklıyor; Bu çerçeveyi dünyaya uyum planlaması ve finansmanı için spesifik, ölçülebilir hedefler ve yönergeler sağ- layacak dönüştürücü bir kilometre taşı olarak görüyoruz. GGA’nın insan hak- ları temelli yaklaşımların kullanımını teşvik ettiğini ve diğerlerinin yanı sıra kızlar, kadınlar, engelli insanlar, yerli gruplar da dahil olmak üzere en savun- masız ve dışlanmış kesimlere odaklan- dığını görmekten özellikle memnuni- yet duyuyoruz. Ayrıca GGA’nın erken uyarı sistemlerine ve afet riskinin azal- tılmasına, doğaya dayalı çözümlerin kullanımı dahil olmak üzere ekosiste- min korunmasına ve iç su, dağ, deniz ve kıyı ekosistemlerinin korunmasına vurgu yapmasını da takdir ediyoruz,” Sulak Alanlar ve Su Çevrimi İlişkisi Nehirler, göller ve turbalıklar dahil sulak alanlar iklim krizinin ön safla- rında yer alıyor. Bunlar dünyanın doğal karbon döngüsünün önemli parçaları- dır ve hem iklim değişikliğine uyum sağlamamıza hem de iklim değişikliğini hafifletmemize yardımcı olmak açısın- dan çok önemlidir. Örneğin turbalıklar, gezegenimizin topraklarının yalnızca %3’ünü kaplamasına rağmen, dün- yadaki tüm ormanların toplamından yaklaşık iki kat daha fazla karbon depo- luyor. Sığ kıyı suları boyunca, mütevazı deniz çayırlarının organik karbon yaka- lamada kara ormanlarına göre 40 kat daha verimli olduğu tahmin ediliyor. Tersine, sulak alanların kaybı ve bozul- ması, depolanmış toprak karbonunun açığa çıkmasına neden olur. Antro- pojenik emisyonların yaklaşık %4’ü şu anda yalnızca bozulmuş turbalık alanlarından geliyor; bu da havacılık ve gemicilik endüstrilerinin toplam emisyonlarına eşittir. Bu tatlı su ekosistemleri aynı zamanda dünyadaki tatlı suyun nere- deyse tamamını sağlıyor ve su arıtma, su depolama, taşkın kontrolü ve yeraltı suyunun yeniden doldurulmasında çok önemli bir rol oynuyor. Nehirlerdeki fiziksel, biyolojik ve kimyasal süreçler (sedimantasyon, mikroorganizmalar ve güneş ışığı yoluyla) kirleticilerin sudan filtrelenmesine yardımcı olur. Göller, nehirler, akarsular, yağışlar gibi çeşitli kaynaklardan gelen suyu depolayan doğal rezervuar görevi görür. Turba- lıklar ve diğer sulak alanlar ise tampon görevi görerek sel sırasında fazla suyu emer ve kuraklık sırasında yavaş yavaş serbest bırakır. Aslında sulak alanlar, dünyadaki su döngüsünde o kadar merkezi bir öneme sahiptir ki, sulak alanların olma- dığı bir dünya, tatlı suyun da olmadığı bir dünya olacaktır denebilir. Ancak suya yönelik mevcut yak- laşımlar, ülkelerin iklim, doğa veya sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olmuyor. Sulak alan ekosistemlerinin korunması ve res- torasyonu, sektörler arası ulusal politika ve mevzuata yeterince entegre edilme- miştir. Sonuç olarak, nehirler, göller ve diğer sulak alanlar hâlâ yeterince korunmuyor ve göz ardı ediliyor. Bun- ların hızlı kaybı (diğer ekosistemlerden daha hızlı olması ve çok geniş biyolo- jik çeşitliliğe sahip olmaları nedeniyle), iklim değişikliğinin zaman zaman yıkıcı etkilerini daha da artırmaktadır. Küresel Uyum Hedefi ve Su Konferansta bu süreçte, sistem- ler arası bütünsel yönetimin yanı sıra Kaynaktan Denize Su Yönetimi gibi KONUK YAZAR

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=