34 SU VE ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ • Mart / 2024 Türkiye Su Fakiri mi? KONUK YAZAR Bu sorunun cevabı günümüzde neredeyse evet olmak durumunda. Birkaç yıl önce ülkemizdeki kişi başı su kaynağının 1300 m³ dolayında olduğu tahmin edilmekte idi. Kişi başı değeri 1700-1000 m³ olan ülkelerin su stresi yaşadığı ama su fakiri olmadığı kabul edilir. Kişi başı su kaynağı 1000 m³ ve altı olan ülkeler ise su fakiri olarak sınıflandırılmakta. Hızlı kentleşme ve nüfus artışı ile son yıllarda yaşanan kuraklıklar sonucu bizim de su fakiri ülkeler arasına hızla katılmakta olduğumuzu söylemek doğru olacaktır. Zaten, NASA da gözlemleri sonucunda, artık Türkiye’nin de su fakiri ülkelere katıldığını ileri sürmekte. İçinde yer aldığımız Akdeniz havzası iklim krizinden en çok etkilenecek bölgelerin başında geliyor, zira buradaki sıcaklık artışı dünya ortalamasının %20 üzerinde seyretmekte. Son yapılan bir çalışma, iklim krizi sonucu yağışlardaki değişimin bölgelere göre farklı olacağını ortaya koymuş (1). Bazı bölgeler kuraklığa maruz kalacak, bazıları da taşkınlara. Akdeniz havzası en fazla kuraklık çekecek bölgeler arasında gösteriliyor. Bu çalışmada, ülkemiz yağışlarının 19802100 döneminde, ılımlı bir iklim senaryosu olan RCP 4.5’e göre %6,3 azalacağı öngörülmekte. Kötümser senaryo olan RCP 8.5’e göre ise bu dönemde yağışların %19,9 azalması beklenmekte. Öte yandan Türkiyedeki kuraklık durumunu inceleyen bir başka çalışma ise yüzyıl sonuna kadar kurak ve yarı-kurak bölgelerin ülkenin %30’unu kaplayacağı yönünde (2). Akdeniz bölgesi genelinde, aynı dönemde buharlaşma/ terlemenin %15-30 artması da beklenmekte. Bu şartların ülkemiz su varlığını çok olumsuz yönde etkileyeceği ve arazi degradasyonunu önemli ölçüde hızlandıracağı ortada. Dünyanın 18. en büyük nüfusu, sınırlı doğal ve ekonomik kaynakları ile su fakiri bir Türkiye’nin benzerinin pek az olduğunu kabul etmek durumundayız. Yani, işimiz çok zor. Türkiye’nin su kaynaklarının kullanımında %70’ler ile tarım başı çekmekte, oysa tarımın Türkiye GSMH’na katkısı %5-6 dolayında. Bu tablo tarımda verimliliğin, özellikle su kullanımı açısından arttırılması gereğini açıkca ortaya koymakta. Israil’in 2000-2018 yılları arasında tarımda su kullanma payını %64’den %35’e indirebildiğini düşünürsek, bu konuda yapılabilecek çok şey olduğunu görebiliriz. Zaten, gerek özel ve gerekse devlet kuruluşlarının bu konuda kıymetli çalışmaları var, ama esas mesele bunları uygulamaya geçirebilmekte. Yapılması gerekenlerin başında, etkin su tasarrufu yöntemleri yanında suyun geri kazanma oranının arttırılması geliyor. Örneğin, Türkiye Su Enstitüsü’nün yaptığı son çalışmada (3), 29 büyükşehir belediyesinin atıksu geri kazanma oranının ‰4.9 olduğu belirlenmiştir. Ülkemiz şartlarında bu performansın acilen düzeltilmesi şarttır. Öte yandan bu çalışmada, belediyelerin su şebekelerindeki kayıp/kaçak oranının ortalama %40 olduğu, bazı belediyelerde bu oranın %70’lere yaklaştığı belirtilmektedir ki, bu da kabul edilemeyecek bir durumdur. Bir diğer çok önemli husus içme suyu kalitesinde olmayan, tuzlu yer altı su kaynaklarından ve gerekiyorsa da deniz suyundan da yararlanılması keyfiyetidir. Baraj projelerinde, ÇED kapsamında, yeterli yerel iklim modellemesi çalışmasının aranması, bu projelerin fizibilitesinin gerçekci bir şekilde belirlenmesi açısından çok gereklidir. Artık, su kaynağı olarak sadece tatlı yer altı ve yer üstü kaynaklarını kullanma lüksümüz kalmamıştır, tuzlu suları da değerlendirmek zorundayız. Günümüzde tuzlu suların arıtılması konusunda, çevre ile de uyumlu teknolojiler oldukça gelişmiştir. MENA ülkeleri olaVAHAP SAMANLI Yüksek İnşaat Mühendisi
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=