42 SU VE ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ • Nisan / 2024 Bölgemizde Bergama Altın Madeninin yarattığı-yaratacağı çevresel risklerle ilgili hukuki ve toplumsal mücadele devam ederken; Efemçukuru Altın Madeninin İzmir’in su kaynağı olan Çamlı Baraj Havzasında, Çukuralan Altın Madeninin Balıkesir’in su kaynağı olan Madra Barajı Havzasında, Gördes Nikel Madeninin İzmir ve Manisa’nın su kaynağı olan Gördes Havzasında, Çaldağ'da işletilmesi planlanan Nikel Madeninin Gediz Havzasında, Kışladağ Altın Madeninin Uşak’ta yarattığı çevresel riskler ve bu projelere verilen ÇED Olumlu kararları ile ilgili Odamızın da içerisinde bulunduğu hukuki süreçler devam ederken diğer taraftan söz konusu işletmelerin yarattığı olumsuz etkiler de devam etmektedir. Manisa’ya içme-kullanma suyu sağlamak üzere inşaatı devam eden Gürdük Barajı ve İzmir kentine içme-kullanma suyu sağlanması planlanan Başlamış Barajı olmak üzere, bölgenin en büyük iki kentine hizmet verecek olan Başlamış Çayı havzasında, Gördes’teki Nikel Madeni İşletmesinin yarattığı riskler devam ederken, madenin kapasite artışı talebi onaylanmıştır. Ayrıca, yıllık 1 milyon ton sülfürik asit üretecek olan sülfürik asit fabrikası için de ÇED süreci de olumlu tamamlanmıştır. Verimli tarım arazilerimiz, su havzalarımız, ormanlarımız, korunması gereken doğal alanlarımız; mevcut ve açılması planlanan çevresel riski son derece yüksek olan tesislerin baskısı altındadır. İliç’te “Çöpler Altın Madeni” nde liç alanında meydana gelen heyelan sonucunda 9 işçinin göçük altında kalması, siyanür ve birçok tehlikeli maddeyi içeren yığının neden olduğu çevre felaketi; çevre ve insan sağlığını hiçe sayan kar odaklı büyüme anlayışının sonucu ve kamusal denetimin iflasının acı bir örneğidir. Benzer olayların bir daha yaşanmaması için tüm faaliyetler, çevresel değerler ve kamu yararı gözetilerek, bilimsel doğrular çerçevesinde yapılmalı, çevre ve insan sağlığı kar elde etme güdüsüne feda edilmemelidir. Mevcut durumu ile karşımıza çıkan karanlık su yönetimi tablosu; iklim değişikliğinin öngördüğü diğer olumsuz süreçlerle birleştiğinde su kaynaklarımızın korunmasının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir. Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi olarak yaşamımızı, suyumuzu korumak için mesleki ve kamusal sorumluluğumuz içinde mücadeleye devam ediyor ve tekrarlıyoruz. • Su, tüm canlıların yaşamı için vazgeçilmez doğal bir hak olduğu unutulmamalıdır. • Suyu "doğal hak" olmaktan çıkarıp, "ticari bir mal" haline getirerek sermayeye, küresel piyasaya açan politikalardan vazgeçilmelidir. • Betona ve ranta dayalı kentleşme ve büyüme politikaları terk edilmelidir. • Kentlerimiz doğayla ve iklimle uyumlu, afetlere dirençli hale dönüştürülmelidir. • Su havzalarının korunması sürecinde kentleşme, sanayi, tarım, madencilik ve diğer faaliyetlerde alan kullanımlarının değişmesi, ormansızlaşma ve bu faaliyetlerin getirdiği çevresel risklerin de yönetilmesi gerekmektedir. • Kentleşme, sanayi, madencilik ve diğer faaliyetlerin alan seçimi planlanması ve denetim süreçleri de en önemli bileşenlerdendir. Planlama, yönetim ve denetim sürecine ilave olarak, suyu en çok kullanan tarım ve sanayi sektöründe de kontrolsüz tüketimin önüne geçilmesi, ürün ve üretim deseninin su ihtiyacına göre planlanması, suyun yeniden kullanımı, proseste dönüşüm, arıtılmış atıksuların geri kazanım/yeniden kullanım ile değerlendirilmesine yönelik süreçlerin göz önüne alınması, yapılar ve planlamalar ölçeğinde su tüketimini azaltacak tedbirler ile birlikte, yağmur suyu hasadı gibi yöntemler ile suyun verimli kullanımına yönelik çalışmalar geliştirilmelidir. • Kamu mülkiyeti temelinde örgütlenmiş, ulusal planlama çerçevesinde yerel kalkınmayı hedefleyen, her bireyin suya erişimine olanak sağlayan, eşitsizlikleri de ortadan kaldırarak, doğayla barışık yatırımı önemseyen ulusal su politikaları hayata geçirilmelidir. • İçme suyu, kanalizasyon, yağmur suyu şebekelerinin iyileştirilmesine yönelik çalışmalar tamamlanmalıdır. • Atıksu arıtma tesislerinin revizyonları, kapasite artışları ve yeni tesislerle ilgili çalışmalar tamamlanmalıdır. • Deniz suyu kalitesinin izlenmesi ve iyileştirilmesine yönelik çalışmalar geliştirilmelidir. • Fırtına kabarmaları, taşkınlar ve iklim değişikliğine bağlı deniz seviyesindeki yükselme konusunda gerekli önlemler alınmalıdır. • Sahil ilçelerinde plajların ve kıyıların halk tarafından kullanımını engelleyen kıyı işgalleri, özel tahsisler yolu ile yapılaşmanın önünü açan uygulamalara son verilmeli, etkin denetim sağlanmalıdır. • Suyun yönetiminden sorumlu kurumlar koordinasyon ve iş birliği içerisinde çalışmalıdır. • Tüm kurumlarda; Çevre Mühendisliği mesleği başta olmak üzere ilgili diğer meslek disiplinlerinden oluşan liyakatli kadrolar ile bilim ve mühendislik temelinde proje ve uygulamalar geliştirilmelidir. Yurttaşlarımızın esenliğini ve doğal varlıkların korunmasını esas alan yönetim ve çevre politikalarının hayata geçirilmesi konusundaki kararlığımızı bir kez daha kamuoyu ile paylaşıyoruz. n RAPOR
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=