Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 192. Sayı (Temmuz 2024)

37 SU VE ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ • Temmuz / 2024 RAPOR olarak sunulması, “Sıfır Atık Belgesi” alan işletmelerin atıklarını kendi tasarruflarında değerlendirebiliyor oluşu, ilçe belediyelerinin ambalaj atığı toplama operasyonlarını başta cam ambalaj atıkları olmak üzere durma noktasına getirmiştir. Ülkenin pek çok ilinde olan ancak İstanbul’da yoğunluğu çok daha fazla hissedilen atık kağıt toplayıcılarının sisteme dahil edilememesi ve güvencesiz, sağlıksız çalışma koşullarına mahkum edilmesi, atık yönetiminin kanayan en büyük yarasıdır. Kaynağında ayrı toplanan atıkların tek gözlü kamyonlarda karıştırılarak taşınması, toplama ayırma tesislerinde güvencesiz çalışmanın yaygınlığı yıllardır devam eden ve çözüm bekleyen diğer sorunlardır. Bu yıl incelediğimiz bir diğer sorun da toprak kirliliğidir. İstanbul’da toprağı kirleten başlıca sebepler; sanayileşmeye ve nüfusu yoğunluğuna bağlı olarak çarpık kentleşmedir. Bununla birlikte sınırlı olan tarım arazilerinin uygunsuz kullanımı, Mega projelerle verimli arazilerin yok edilmesi de diğer başlıca sebeplerdendir. İstanbul’da sanayinin yoğun olduğu Organize Sanayi Bölgeleri dahil, birçok tesis ve fabrika bulunmaktadır. Bu tesis, fabrika ve işletmeler toprak kirliliği açısından faaliyet gereği potansiyel şüpheli saha durumundadır. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’nde yeteri kadar denetim personelinin istihtoplam atık suyun yaklaşık %43’lük kısmı yalnızca ön arıtmadan geçirilerek Marmara Denizine deşarj edilmektedir. Bu tesislerde atık sudan sadece fiziksel olarak içindeki iri ve çökelebilen katı maddeler ayrılmakta, biyolojik arıtma işlemine tabii tutulmamaktadır. 2023 yılında atık su arıtma tesislerinden geri kazanılan atık su miktarı da oldukça düşüktür. İstanbul’da geri kazanılan atık su miktarı 29.285.760 m3 olup bu miktar toplam atık suyun yalnızca %1.78’i kadardır. Geri kalan atık su alıcı ortama deşarj edilmektedir. Azot ve fosfor gibi önemli kirleticileri arıtma kabiliyetine sahip, gelişmiş ileri arıtma sistemleri kapasitesi kentte oluşan atık suların tamamını arıtacak büyüklükte değildir. İstanbul’un atık su yönetiminde gerekli önlemlerin alınmaması durumunda can çekişmekte olan Marmara Denizi'nde canlı yaşamının tümüyle yok olacağı açıktır. Geçtiğimiz yıllarda müsilaj olarak kendisini gösteren Marmara Denizindeki kirlilik, havaların ısınmasıyla birlikte bugün Büyükçekmece’de yaşanan alg patlamasıyla kendisini hatırlatmaktadır. Kentin yıllardır devam eden atık sorununa ilişkin 2023 yılında da ne yazık ki gerçekçi çözümler geliştirilememiştir. Atık yönetiminin ilk ve en önemli ilkesi atık oluşumunun engellenmesidir. Ancak İstanbul’da geliştirilen projeler ve hayata geçirilen uygulamalar, genellikle bertaraf yöntemleriyle ilgili olmaktadır. Oysaki atık oluşumunun engellenmesi ve oluşan atığın kaynağında ayrı toplanması hakkında yapılacak çalışmalar, hem İstanbulluların atık yönetiminde harcadığı milyonlardan tasarruf etmesini sağlayacak hem de düzenli depolama, yakma vb. bertaraf yöntemlerinin neden olduğu çevre kirliliğinin önlenmesini sağlayacaktır. Yürürlükteki mevzuat ve uygulamalar da atık yönetimini pratikte zorlaştıran hükümler içermektedir. Özellikle kentin merkezinde bulunan Şişli, Beşiktaş, Beyoğlu gibi ilçe belediyelerinde günlük hareketli nüfusun yoğunluğunun da etkisiyle ambalaj atıklarının yönetiminde ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Atık getirme merkezlerinin kurulacağı arazilerin bulunamaması ve Bakanlık hibe programlarında atık getirme merkezlerinin ön koşul

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=