38 SU VE ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ • Temmuz / 2024 RAPOR dam edilmemesi, işletme sayısının fazla olması denetimde yetersiz kalınmasına neden olmaktadır. Sanayi dışında atık yönetiminde yaşanan aksaklıklar, tarımda kullanılan kimyasallar ve hava kirliliğinin yağışlarla birlikte toprağa karışması da toprak kirliliğine neden olan faktörlerdir. Önceki yıllarda yayınladığımız İstanbul Çevre Durum Raporları’nda da belgelendiği üzere İstanbul’da hava kirliliği önemli çevre sorunlarından biridir. Sanayi, ısınma, inşaat ve trafik kaynaklı kirlilik, hava kalitesini ciddi şekilde etkilemektedir. Bu olumsuz tabloyu bir nebze olsun iyileştiren şey ise İstanbul’un Kuzey Ormanları’dır. Hâkim rüzgâr yönü poyraz olan İstanbul, kuzeyinde yer alan ormanlar sayesinde kuzeyli rüzgârlar aracılığı ile kötü olan tablosunu iyileştirebilmektedir. Ancak Kuzey Ormanlarında Kuzey Marmara Otoyolu, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve bağlantı yolları, İstanbul Havalimanı ile başlayan tahribat, planlanan projelerle artacaktır. Son yıllarda hava kirliliği ile mücadele hususunda Bakanlığın en büyük övünç kaynağı limit değerlerinin aşağı çekilmesi olmuştur. Ancak Bakanlık Raporunda günlük ve saatlik limit aşımlarına dair bir bilginin bulunmayışı, istasyonların ölçüm yapmadıkları gün sayılarının ne kadar olduğunun paylaşılmayışı, İstanbul’un gerçek hava kalitesinin tespitini engellemektedir. Tüm bu büyük eksiklere rağmen raporun sunduğu veriler Dünya Sağlık Örgütü standartlarına göre değerlendirildiğinde İstanbul’un hava kalitesinin sağlıklı bir yaşam için uygun olmadığını göstermektedir. Gürültü kirliliği, İstanbul’da plansız kentleşmenin getirmiş olduğu sorunların en önemli sonuçlarından birisidir. Yıllar içinde merkezi hükümetlerin uygulamış oldukları hatalı ekonomi politikalarının bir neticesi olarak başta İstanbul olmak üzere ülkenin büyük şehirleri kontrolsüz göç almış, bu durum da plansız kentleşmeye yol açmıştır. Konutlarla eğlence mekanlarının, sanayi kuruluşlarının, atölyelerin iç içe olması, gürültüye hassas alanların oluşturulmaması, çevre düzeni planlarında yapılan değişiklikler vb. nedenlerle gürültü kirliliği canlı yaşamını tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. İstanbul genelinde gürültü kirliliğiyle mücadele için çevresel gürültü seviyesi ölçümlerinin yapılarak gürültü haritalarının yenilenmesi, bu haritalar çerçevesinde mümkün olan en yerel ölçekte halkın ve sivil toplum kuruluşlarının paydaş haline getirilerek eylem planı oluşturulması elzemdir. Ayrıca mer’i mevzuatın gürültü kirliliğine neden olan faaliyetlerin önünü açmayacak biçimde revize edilmesi öncelikli atılması gereken adımlardan biridir. Mega projeler, 16 milyona yaklaşan resmi nüfusuyla, düzensiz kentleşmesiyle ve ihtiyacı karşılayamayan altyapısıyla, herhangi bir müdahale olmasa dahi doğal taşıma kapasitesini çoktan aşmış İstanbul ekosistemini yok olmanın eşiğine getirmiştir. Kentin su havzaları, orman, mera ve tarım alanları üzerindeki baskıyı azaltmak için nüfusu artırmaya yönelik yatırım ve planlamadan kaçınılması gerekmektedir. Özellikle 2009 yılında onaylanan İstanbul ili 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’nın kentin kuzeyindeki hassas ekosistemlerin korunmasını gözeten esasına sadık kalınmalıdır. Ancak gerçekleştirilen Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve bağlantı yolları, Kuzey Marmara Otoyolu ve İstanbul Havalimanı projeleri ile birlikte bu ilke açıkça ihlal edilmiştir. Yatırım programına alınan projeler incelendiğinde de bu ihlalin ve İstanbul’un yaşam alanlarına yönelik yapılaşma baskısının devam edeceği görülmektedir. Kanal İstanbul ve Yeni Şehir Rezerv Alanları Projesi ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığınca Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü kullanacak şekilde İstanbul’un kuzeyinden geçecek Gebze-Çatalca demiryolu hattı projesi, bu ihlalin ve İstanbul’un kuzeyindeki yapılaşmanın devam edeceğini göstermektedir. Türkiye’nin 11 ilinde büyük yıkım getiren 6 Şubat depremleri sonrasında yayınladığımız 2023 yılı İstanbul Çevre Durum Raporunda, olası bir İstanbul Depremine hazırlık olarak altyapı ile ilgili yapılması gereken çalışmaları özetlemiştik. Bu yıl da bir kez daha vurgulamak isteriz ki olası büyük bir depreme hazırlık için bina stokunun yansıra altyapının da dayanıklı hale getirilmesi hayati önem taşımaktadır. Enkaz ve yıkıntı atıklarının yönetimi için plan ve hazırlıkların tamamlanması depremden önce alınması gereken önlemlerdendir. Halkın hızlı bir şekilde sağlıklı içme
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=