Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 197. Sayı (Aralık 2024)

54 SU VE ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ • Aralık / 2024 KONUK YAZAR laşma oranlarını ve su kaynaklarının dağılımını etkileyerek, orman yangınlarını arttırarak su döngüsünü değiştirmekte, su kaynaklarının miktarını ve kalitesini bozmaktadır. Örneğin iklim değişikliğinin yol açtığı buzullardaki erime, okyanus akıntılarının yönlerini etkilemekte ve deniz suyu seviyesindeki yükselme eğilimini arttırmakta. Bu da öncelikle kıyı akiferlerinden başlayarak yeraltı suyu kalitesini bozmaktadır. Su döngüsü suyun dünya yüzeyinde, atmosferde ve yeraltında sürekli olarak dolaşımını sağlayan bir süreç olduğundan iklim değişikliği etkileri karşısında çok kırılgandır. Bu kırılganlık özellikle kararlı yağış düzeni ile doğrudan bağlantılı olan yağışa bağlı tarımsal üretimi etkilemektedir. ( Yeşil su temini). Bu nedenle iklim değişikliğine karşı mücadele ve uyum çabaları, iklim değişikliğinin su döngüsüne olan etkilerin azaltılması için çok önemlidir. Su döngüsünün korunması “ortak değer” olmalı Su döngüsünün bize suyu sağlayan ve korunması gereken bir ortak değer olduğu konusu uluslararası etkinliklerde daha çok ele alınmalıdır. Bu kapsamda öncelikle iklim değişikliğine neden olan faaliyetlerin azaltılmasına yönelik uygulanabilir çözümler oluşturulmalıdır. Ancak iklim değişikliğine neden olan atmosferdeki küresel karbon emisyonlarının yaklaşık %60-70’i gelişmiş ülkelerden kaynaklanmıştır. Halen yıllık küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık %40’ı gelişmiş ülkelerden gelmektedir. Azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin karbon emisyonlarını azaltması, arazilerini planlaması, ve su döngüsünü korumaya yönelik diğer tedbirleri alması için gelişmiş ülkelerin azgelişmiş ülkelere ekonomik ve teknolojik olarak yardımı arttırması şarttır. Etkili bir işbirliği için ortak hedef, ortak anlayış ve ortak ekonomik fayda anlayışının yaygınlaşması gerekir. Küresel ölçekte genel olarak kuzey ve güney arasındaki eşitsizliğin artması birçok açıdan dünya dengelerini bozacaktır. Ülkelerarası işbirliği sağlanamadığı ölçüde gelişmiş ülkeler su kaynaklarını düzenleyerek suyla daha uyumlu; gelişmekte olan ülkeler suyla mücadele ederek; geri kalmış ülkeler ise suyun tutsağı olarak yaşamını idame ettirmeye çalışacaktır. Ancak su döngüsü’nün ortak değer olarak kabul edilmemiş olmasının olumsuz sonuçlarını gelişmiş ülkeler de şiddetli taşkınlar ve daha uzun kuraklıklar ile doğrudan yaşamaya başlamıştır. Yakın gelecekte artacak iklim göçmenleri ile dolaylı olarak da daha çok etkilenecektir. Bu nedenle bu konuda işbirliğine daha açık olmaları ve finansman desteği sağlamaları gerekir. Sürdürülebilir su yönetimi Küresel su ekonomisi komisyonunun raporunda önlem alınmadığı taktirde 25 yıl içinde dünya genelinde ortalama %8’lik bir GSYH kaybı yaşanacağı ileri sürülüyor. Ayrıca 2050 yılına kadar derinleşen su krizi nedeniyle 2050 ‘ye kadar dünya gıda üretiminin yarısından fazlasının risk altında olabileceğinden söz ediliyor. Raporda ayrıca Dünya nüfusunun yarısının yaşadığı bölgelerde yanlış arazi kullanımı, verimsiz su yönetimi ve iklim değişikliği nedeni ile su üzerindeki baskıların arttığı ifade ediliyor. Sürdürülebilir su yönetimi, mevcut su kaynaklarını verimli ve adil bir şekilde kullanarak, gelecek nesillerin de su ihtiyaçlarının karşılanabilmesini dikkate alır. Bu yönetim, çevresel, ekonomik ve toplumsal ihtiyaçları dengeleyerek suyun sürdürülebilir kullanımını güvence altına almayı hedefler. Yönetimler ayrıca tüm canlıların yeterli ve güvenli suya sürekli olarak ulaşabilmesi için en uygun su kaynaklarının geliştirilmesi ve su hizmetlerinin yönetilmesi politikaları uygulamalıdır. Bunun için suyun nehir havzası ölçeğinde bütünleşik bir şekilde yönetilmesi gerekir. Bu yönetimin katılımcı ve şeffaf olması da olumlu sonuç alınabilmesi için çok önemlidir. n

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=