Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 201. Sayı (Nisan 2025)

54 SU VE ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ • 04 / 2025 Sanitasyon konusunda durum daha da kötü olup, 2022 yılında dünya genelinde 3,5 milyar insan güvenli şekilde yönetilen sanitasyon hizmetlerine erişememiştir. Latin Amerika ve Karayipler ile Orta ve Güney Asya'da nüfusun yalnızca yarısı bu hizmetlere erişebilmiştir. Sahra Altı Afrika'da ise kapsam oranı sadece %24’tür.Su kaynaklarının yönetimi, su kalitesi, suyla ilgili ekosistemler ve destekleyici çevre gibi Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi (SKH) 6’nın diğer hedeflerine ilişkin doğru değerlendirme yapılmasını engelleyen veri eksiklikleri ve izleme yetersizlikleri devam etmektedir. DAĞLIK BÖLGELER Dünyanın “su kuleleri” olarak bilinen dağlar, tatlı suyun temel kaynaklarından biridir. Su temini ve sanitasyon gibi temel insani ihtiyaçların karşılanmasında hayati bir rol oynamaktadırlar. Dağ suları, dağlık bölgelerde ve aşağı havzalarda yaşayan milyarlarca insan için gıda ve enerji güvenliğinin sağlanmasında da kritik öneme sahiptir. Dağlık bölgelerde başlıca ekonomik faaliyetler; tarım, hayvancılık, ormancılık, turizm, madencilik, sınır ötesi ticaret ve enerji üretimidir. Dağlar, tıbbi bitkiler, kereste ve diğer orman ürünleri, benzersiz dağ hayvancılığı ve özel tarım ürünleri gibi yüksek değerli ürünler sunmaktadır. Ayrıca, dünya genelinde tarım ve tıbbi bitkiler için önemli gen havuzlarının büyük bir kısmı dağlarda korunmaktadır. Dağlar, yükseklik, jeomorfoloji, izolasyon ve mikroiklim koşulları (örneğin güneş ışığı alma süresi) gibi faktörlerin birleşimiyle oluşan çeşitli ekolojik bölgelere sahiptir. Bu nedenle, dağlık alanlar genellikle alçak bölgelerden daha yüksek endemik biyoçeşitliliğe sahip olup, tarımsal ürünler ve hayvanların genetik çeşitliliği açısından büyük öneme sahiptir. Aynı zamanda, insan kültürleri açısından da büyük bir çeşitliliğe ev sahipliği yapmaktadır. BUZULLAR VE DAĞLIK KRAYOSFER Dağlık krayosfer, Dünya sisteminin küresel iklim değişikliğine en duyarlı bileşenlerinden biridir. Dağlar, daha yüksek yağış oranları ve daha düşük buharlaşma seviyeleri nedeniyle, birim alan başına alçak bölgelere göre daha fazla yüzey akışı sağlar. Alp buzulları ise daha uzun zaman dilimlerinde suyu depolayıp serbest bırakır. Birçok yüksek dağ bölgesinde, mevsimsel kar örtüsünün oluşumu tatlı su depolamasının en büyük kaynağını oluşturur. Dünya üzerindeki buzulların çoğu, dağlarda bulunanlar da dahil olmak üzere, hızla erimektedir. Bununla birlikte, çoğu krayosfer bileşenli nehir havzasında akarsu akışının daha büyük bir bölümü kar erimesinden kaynaklanmaktadır ve bu miktar genellikle buzul erimesinden çok daha fazladır. Küresel ısınma, buzul erimesini hızlandırmakta, kar örtüsünü azaltmakta, donmuş toprakların (permafrost) çözülmesini artırmakta ve daha aşırı yağış olayları ile doğal afetleri tetiklemektedir. Dağlardan gelen su akışları daha düzensiz, belirsiz ve değişken hale gelecektir. Zirve ve düşük akış dönemlerinin zamanlaması ve hacmindeki değişiklikler, artan erozyon ve sediman yükleri, aşağı havzalardaki su kaynaklarını miktar, zamanlama ve kalite açısından etkileyecektir. Toz, yanma kaynaklı is birikintileri (siyah karbon dahil) ve kar ile buzul yüzeylerinde mikrobiyal ve alg büyümesi, toz fırtınalarının, hava kirliliğinin ve orman yangınlarının daha sık ve/veya yoğun hale gelmesi nedeniyle daha yaygın hale gelmektedir. Bunlar, yüzey albedosunu azaltarak bir sonraki kar yağışına kadar erime hızlarını artırabilir. İklim değişikliğinin sonuçları – artan sıcaklıklar, buzulların geri çekilmesi, donmuş toprakların çözülmesi ve değişen yağış düzenleri – sel ve RAPOR

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=