Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi 6. Sayı (Ocak-Şubat 2006)

bul'cla en azından belediyenin doğru işler yaptığını ve başarılı olduğunu söyleyebiliriz. İstanbul'cla iki buçuk milyona yakın araç var. Bunların egzoz denetimleriyle uğraşıyoruz. Bu işi özelleştirdik. Ölçüm denetimini 121 yetkili servis vasıtasıyla yapıyoruz. 2004 yılında 450 bin civarında pul satmışız. Bu rakam, 2005 yılında mobil istasyonlar kurduğumuzdan 650 bine çıktı. Üç tane aracımız var ve İstanbul'cla geziyorlar. Egzozundan zehirli atık bırakan araçları tespit ediyor ve onlara ceza yazıyorlar. Bu rakamları yüzde yetmişlere çıkarmak istiyoruz. Özellikle muayene istasyonlarının özelleştirilmesiyle birlikte daha iyi denetimler olacak. En büyük sıkıntı yaratan konulardan birisi ele İstanbul Boğazı'nclan geçen gemiler. Karadeniz'clen gelen bir gemi Marmara'ya girene kadar yalıların arasından geçiyor ve 12 kez rota değiştirmek zorunda kalıyor. Dünyanın en zor su yollarından bir tanesi. Geçen sene boğazdan geçen gemi sayısı 50 bin civarındaydı. Bunların içinde 150 milyon tonluk tehlikeli yakıt geçmiş. Bu çok ciddi bir risk. Acil Müdahale Kanunu bu yasama döneminde çıktı. Bu kanun vasıtasıyla, herhangi bir kaza anında, yetki karmaşası ortadan kalkıyor. Bu konuyla ilgili on tane daha yönetmelik yayınlanmak üzere. Yaymlanması halinde bir kaza anında boğazlarda acil müdahale nasıl yapılacak, kimler hangi görevleri üstlenecek gibi konular ortaya konulacak. Şu anda ela zaten boğazdan sigortasız gemilerin geçişi yasak ve sekiz saat öncesinden hangi tür malzeme taşıdığını Kıyı Emniyeti'ne bildirme mecburiyeti geleli. Gemilerin gözleme sistemi ele iyi çalışırsa boğazın bundan sonra daha iyi olacağını düşünüyoruz. Ama artan gemi trafiği boğaz için her sene daha fazla bir sıkmtı yaratmaya devam edecek. İstanbul'un çevre fotoğrafı içinde, belki ele en başta yer alması gereken şeylerden bir tanesi; boğazlar. İstanbul Boğazı ve Marmara'cla yılda ortalama sekiz tane deniz kazası oluyor. Biz 2004 yılında gemilerden kaynaklanan kirlilikten dolayı 700 milyar lira civarında ceza kesmiştik. 1936'cla İstanbul'un yaşanabilir yerlerinde yeşil alan oranı yüzde 25.4'müş. 1994'te Ercloğan'ın belediye başkanı olduğu gün bu rakam yüzde 1.5'cli. Ağaç dikme kampanyaları yapılarak bu oran yüzde 2.5'e çıkanlabilcli. İstanbul geneline ve il sınırlarına baktığınız zaman bu oran yüksek. Yani İstanbul il sınırlarının yüzde 50'si ormanlarla kaplı. Ama yaşanabilir yerlerde çok büyük yeşil alan yok. Bu ormanlar ise genelde Karadeniz kıyılarında. Yaşam ise genelde güneyde olduğu için oralardaki oranlar maalesef çok düşük. Bundan sonra ela bu rakamların artması zor. Çünkü ciddi bir betonlaşma var. Bunun sonucu olarak ela 1940'larda yeraltı su seviyesi 30 metredeyken, şimdi bu seviye 250 metrelere ineli. Çünkü suyun yer altına sızması mümkün değil, ya çatı ya beton ya ela asfalt var. Yağan yağışın tamamı doğrudan denize ulaşıyor. Burada ela ciddi bir sıkıntı var. Suyla ilgili, derelerle ilgili problemler var. Su kirliliğiyle ele ilgili problemler var. İstanbul'da derelerin ıslah edilmesi gerekiyor. Hem endüstriyel hem ele evsel kirlilikler var. Onlar ela İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin ve İSKİ'nin sorumluluğu altında. SuveÇevreTeknolojileri: Çevre bağlamında İstanbul'u menşei ve bu yönele gerçekleştirilen çalışmalar ile nasıl değerlendiriyorsunuz? Yaş kesenin, baş kesenin ve yol kesenin affeclilmecliği bir milletin çocuklarıyız. Kanuni Sultan Süleyman Belgrat'ı aklığı zaman oradan getirdiği esirlere Belgrat Ormanı'nı veriyor ve bu ormana onların adıyla ağaç dikiliyor. 1940'11 yıllarda dünya kentleri arasında UNESCO tarafmclan yapılan bir yarışmada, İstanbul en güzel şehir seçiliyor. Ve planlamalar yapılmaya başlanıyor, bu planlara baktığımız zaman enteresan manzaralarla karşılaşıyoruz. 1939'cla, bir Fransız mimar getirerek çevre planları yaptırıyoruz. İlk yaptığı iş ise Haliç'in etrafını sanayi bölgesi olarak planlıyor. Haliç bu hale geliyor. Kazlıçeşme'yi ele sanayi bölgesi ilan ediyor. Unkapanı'yla Aksaray arasındaki yol açılıyor ve o bölgedeki çok sayıda tarihi eser kayboluyor. Keneli gelecekleriyle ilgili planları programları olmayanlar başkalarınm plan ve programlarına dahil olurlar. Kendiniz yapamazsanız başkaları gelir ve yaparlar; sonra ela şehir niye bu hale geleli diye düşünürsünüz. Bu onların yaptığı, peki biz ne yaptık? 1980'li yıllara kadar Küçükçekmece Gölü'ne Meksika Körfezi'nclen çıkan yılan balıkları geliyorlardı. Gölü besleyen derelere çıkıyorlardı, nemli ortamlarda besleniyorlar ve tekrar Meksika'ya dönüp orada yumurtluyorlarclı. Artık bu balıklar ülkemize gelmiyorlar. Çünkü Sazlıclere Barajı yapılmca suyun ciddi manada bu taraftan beslenmesi önlendi ve bütün sanayi ve şehir atıkları ela göle gitmeye başladı. Yıldız Teknik Üniversitesi'nin bahçesinde KOSGEB binası vardır. O bina çok eskiden, göçmen kuşlar ve posta güvercinlerinin dinleneceği, yemleneceği yer olarak yapılmış. Dünyanın en güzel kervansarayıdır ve bir vakıf eseridir. Böyle çevreci bir geçmişimiz olmasına rağmen şimdi başkalarından çevre dersi almamıza ihtiyacımız olmamalı. Dünyanın geleceği için çevreye ve çocuklarımıza muhakkak sahip çıkmalıyız. Bunlara sahip çıkmazsak, keneli geleceğimizi yok etmiş oluruz. Hepimizin ele taşın altına elimizi sokmamız gerekiyor. Çözümde görev almayanlar, problemin bir parçası olmaya devam edeceklerdir. Karadeniz'cle meydana geSU VE ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ• SAYI 6 ~

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=