lebilecek bir gemi kazası veya herhangi bir çevre felaketi sadece Türkiye'yi değil bütün bölgeyi etkileyecektir. Çünkü çevre problemleri globaldir, sınırda kalmaz. Haliç kirlenirken, Bulgaristan ela kirleniyor. Bunlara beraberce çözüm bulunması gerektiğini düşünüyoruz. AB'ye girme süreci içerisinde, en çok yatırımı yapmamız gereken konu çevre konusudur. 10 milyon nüfuslu Macaristan AB'ye girerken çevre uyumu için 10 milyar Avro para harcadı, harcamaya ela devam ediyor. Bunun yüzde 30'nu belediyeler, yüzde 30'nu vatandaş yüzde 30'nu devlet karşılıyor ve yüzde lü'nu da AB fonlarından alınıyor. Yani Macaristan'da kişi başına bin Avro düşüyor. Türkiye'de 70 milyon nüfus var, bu ela 70 milyar Avro'ya denk gelir. Dolayısıyla her doğan çocuk bin Avro'luk bir çevre yatırımıyla doğuyor. En büyük pay da İstanbul'un. İstanbul'da 15 milyon nüfus varsa, 15 milyar Avro yatırım yapılması gerekiyor. Çocuklara çevre eğitiminin iyi verilmesi gerekiyor. Almanya'da çöpler ayrı toplanıyor. Bu hale getirmek için on beş sene uğraşmışlar. Bu bilincin oluşması bir günde olmuyor, bir kültür meselesi ve zaman istiyor. Biz istiyoruz ki, kanunları, yönetmelikleri çıkartalım ve ertesi gün de hemen uygulayalım. Böyle bir şey yok. Her bir vatandaşın elindeki çöpü dışarı atarken düşünmesi, suyu israf etmemesi gerektiğini vs. düşünmesi gerekiyor. Bunla- ~ SU VE ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ • SAYI 6 rı çocuklara öncelikle öğretmemiz lazım. Bununla ilgili bir çevre eğitim projesi yürütüyoruz. Bu çevre eğitim projesi kapsamında Erguvan Çevre Ödülleri Projemiz var. Bu proje kapsamında okullarda resim, fotoğraf ve İstanbul'un sorunlarına çözümler beklediğimiz proje yarışmaları organize ediyoruz. Çocukları çevre konusunda bilgilendirmeye çalışıyoruz. Görev öncelikle ailelere düşüyor. Okuldaki öğretmelere ve tabii ki yöneticilere de ciddi görevler düşüyor. Genel anlamda baktığımız zaman bir ülkede çevre meselesinin kökten halledilebilmesi için öncelikle milli gelirin artması gerekiyor. Milli gelir artmadığı zaman çevre problemlerini çözmeniz çok zor. İkincisi kültür ve eğitim seviyesinin de yüksek olması lazım. Tabii ki bilgi ve teknolojilerin, ve denetimlerin de iyi olması gerekiyor. Bu dörtlü sacayağını oluşturmazsanız çevre problemini çözmeniz çok zor. Mesela bir fabrika sahibi ben suyumu dereye deşarj ediyorum, suyu kirletiyorum, isterseniz beni kapatın eliyor. Fakat o fabrikada 3 bin kişi çalışıyor. 3 bin kişi sokağa çıktığı zaman başka bir potansiyel problem ortaya çıkıyor. Çevre meselelerini biz düzeltmezsek, AB gelip bize düzelttirecek. Buradan mal satın alırken fabrikada çalışan işçinin sağlığına dikkat edecek, fabrikanın arıtma tesisi olup olmadığına bakacak, filtresi var mı gibi konulara dikkat edecek. Malı sonrasıncla alacak. Büyük şirketler bu işi kendiliğinden yapıyorlar. Çevre konusunda yatırım yapan bir firma ile yapmayan firma arasında da haksız rekabet oluşuyor. Onun için denetleme yapmamız gerektiğini ele altını çizerek söylüyorum. Yani hem gelişelim, belli yerlere gelelim ama bunu sürdürülebilir bir hale getirelim hem ele çevreyi kirletmeyelim. Bunun adına biz sürdürülebilir kalkınma eliyoruz. Bunu başarabilirsek daha ela iyi olacak. Suve Çevre Teknolojileri: Müdürlüğünüzce yürütülen projelere dair bilgi verebilir misiniz? Doç. Dr. MehmetEmin Birpınar: Çevre eğitim projesini bu sene daha ela geliştireceğiz. Bütün okullarda bu iş yapılıyor. Proje yarışmasını ela başlatıyoruz bu sene. Öğrenciler proje yarışmasında İstanbul ile ilgili problemleri ortaya koyacak ve ona çözüm önerisi getirecekler. Çalışmalarımız devam ediyor. İstanbul'un bir çevre envanterini çıkartmak istiyoruz. "Ne zaman denetlenmiş?", "emisyonu var mı?", "deşarjı var 11111", "hangi tür yakıt kullanıyor'" gibi konularda 10 bin sanayi tesisini kontrol altına almayı planlıyoruz. Bu çok uzun soluklu bir iş. İl Özel İclaresi'nclen para aldık. O parayla bu projeyi yürütmek istiyoruz. Öncelikle bir bilgisayar programıyla bumı oturtmak istiyoruz. Böyle bir çevre envanter projemiz var. Aynca sülün yetiştirme projesi üzerinde çalışıyoruz. Ormanları mahveden böceklere karşı biyolojik mücadeleye sülün ile girilebiliyor. 2 bin tane sülün yetiştirip doğaya salıyoruz. Doğal denge tekrar sağlanmış olacak. Önümüzdeki sene ayrıca Polonozköy'cle hayvan bakım ve re- •habilitasyon merkezi kuracağız. Son dönemde hayvanları koruma kanunu da bakanlığımız tarafından çıkartıldı. Bu kanun çerçevesinde İl Hayvanları Koruma Kurulu oluşturduk. O kurulla sokaktaki başıboş hayvanların kısırlaştırılıp tekrar doğaya bırakılması ile ilgili çalışmalarımız var. ■
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=